Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

 

Ey dişsiz bekçi köpeği,

ısırmazsan da,iç bulandırma ihtimali üzerine gözaltına alındın,

 şimdi parmaklarınla yazdığın sözler üzerine parmaklıklar

ardındasın…

sen kim araştırmak kim,

sen kim İmam Ordusu? ndan söz etmek kim?

 merak eden olursa , bilgiyi üreten, istediği zamanda

haber de vermesini bilir sana ne hacet?

sana ayna dediler diye havalandın, kendini dev aynasında mı

gördün enayi,

sana dördüncü kuvvet diyenleri ciddiye alıpta gücünü kalemine

yükledin boş yere?

üçüncü güç falan da değilsin, -Devamı »

Hayatımın uzun bir döneminde, belki de et yemediğimden en önemli besin kaynağım peynir olmuştur. İçeceklerden ise mis gibi demli çayı hiçbir şeye değişmezdim. Bu ikili benim için rüya gibi çift olan Jean Torvill Chistopher Dean ikilisi gibiydiler.

Zararları; teinmiş, kafeinmiş, sinirmiş, demir eksikliğiymiş, kimin umurunda…

Peynirin rengi,yöresi, hiç önemli değildi. Van peynirinden, rokfor peynire, teker kaşardan Siirt ‘in otlu peynirine dek, tüm peynirler benim için dünyadaki en güzel yiyecektiler.

Şarapevlerindeki peynir tabağından,  pazar günlerindeki ‘ brunch’a…  Peynir her daim benim yemekten en çok keyif aldığım yiyecek olurdu.

 Hasılı karga ile tilki  için peynir ne ise işte benim için de o…

Çaya gelince öğrencilik yıllarımda İstanbul Üniversitesi’ nin üçüncü katında ??? Felsefe  Bölümü ‘ nün yer aldığı  loş koridorda, kimi zaman ders aralarında … Uzun kış gecelerinde içim kıyılana dek, yaz gecelerinde ise balkondaki semaverle sabaha dek, hatta bazen salaş çay ocaklarında, sinema, tiyatro fuayelerinde vazgeçilmez içkimdi çay.

 Bir zamanlar işlettiğim ???pastanede ziyarete gelen dostların,tatlıların ve pastaların adı değişse de değişmeyen tek ad ve tat, adeta yaren gibiydi çay.

Şekersiz içtiğim için daha çok buruk acı çay ile tuzlu zaman zaman da mayhoş olan peynir?

Bu iki sevgili …

Artık ??damak tadımdan,bende bıraktıkları keyiften çok uzaktalar…. -Devamı »

Yaşadığım günlerin  yol haritası ajandamda günler  atlasa dönüşmüş bu aralar. Yaptıklarım  ile  yapmak istediklerim bazen demir atıp, bazen de açıklarda iç içe seyir halinde, birbirlerinden bağımsız hareket edip duruyorlar vira vira?

Son günlerde hep  Duman şarkısını  Halit Sezai ? den dinlemişim mesela.

Hasan Ali Toptaş ‘ tan, onun büyülü sözlerinden öylesine etkilenmişim ki ; kıskanmak ile gıpta etmek arasında gidip gelmişim.

Defne Joy Foster ? ın ölümüne sandığımdan daha çok üzülmüşüm galiba.

Tunus ve Mısır ‘ daki  ayaklanmalardan yola çıkarak,benden başka Arapların da devrimci ruhu olduğunu farketmişim.

Son zamanlarda kanser hastalığını duymaktan ikrah etmişim.

İnsan hakları hakkında methiyeler dizerken “sadece hümanist olacak kadar düşük değil IQ seviyem” diyen Küçük İskender ‘ i sinsice takdir etmişim. -Devamı »

Öyle ” ya çemberin içindesindir ya da dışında “ gibi beylik sözler edenleri pek arar olduk şu aralar?

Tarihimizi anlatan dizilerle; hazır biraz da Osmanlı mosmanlı, haremle mahremle karışıkken kafalar, üstüne bir de ucube mucube ile yapılırken sanatlar…

Porno tez ile ilgili sürerken tartışmalar…Çemberin neresinde olduğumu bilmeksizin elbette taraflı ,ancak mümkün olduğunca nesnel, “Hür Adam” filmine gittim. Üstelik beğendim.

Pasif direniş gösteren her adamı sevmemden dolayıdır, belki de filmi  beğenmem. Sırf bu yüzden  yıllar önce Hayatımın Adamları adlı yazımda Mahatma Gandhi ‘yi de adamlarım arasında saymıştım.Filmde Said Nursi ‘ nin  yaşamını izlerken Gandhi ‘ yi gördüm bir ara, bir arada Sokrates ‘ i, az biraz da Sitharta ‘ yı … -Devamı »

Ben insan hakları üzerine yazılar yazıp kelimeleri adeta cımbızla çekip ince ince dizmeye çalışırken istiridye içinde büyülü bir inci gibi küçük minik ve bir ajanda gözlerimi aldı.

Geçen sene inanç konusunu ele alıp İLLALLAH ! adı altında ajanda çıkaran Metis Yayınları bu sene Irkçılığa Ayrımcılığa ve Nefret suçlarına Karşı konusunu ele almış.

Hayır elbette anlaşmadık işin aslı tam yanına rast geldi eh ben de manzara koydum. Dolayısıyla çok mutlu oldum hem seçtikleri konuya hem de zamanlamasına…

Öyle ya tam da bu konulara eğilip üstelik bu konu hakkında iki yazı yazmışken akabinde 2011 ajandasında bunu görmek  ödül gibi geldi bana. Bu konuları kendime dert edinmekte haklıymışım demek ki dedim.

Ajandada yer alan önemli belirlemelerden biri  ırkçılığın süreç içinde farklılıklar gösterdiği; değişimin asıl kaynağı ise kapitalizmin gelişimi yönünde.

Buna göre önceden ?biyolojik? özelliklere vurgu yapan biyolojik ırkçılık yaygınken,günümüzde göçmenler ve mültecilere yönelik ?kültürel? özelliklere vurgu  yapan kültürel ırkçılık egemenlikler söz konusu ki çok iyi bir saptama bu bence,ben de yüzde yüz katılıyorum. -Devamı »