ısırmazsan da,iç bulandırma ihtimali üzerine gözaltına alındın,
şimdi parmaklarınla yazdığın sözler üzerine parmaklıklar
ardındasın…
sen kim araştırmak kim,
sen kim İmam Ordusu? ndan söz etmek kim?
merak eden olursa , bilgiyi üreten, istediği zamanda
haber de vermesini bilir sana ne hacet?
sana ayna dediler diye havalandın, kendini dev aynasında mı
gördün enayi,
sana dördüncü kuvvet diyenleri ciddiye alıpta gücünü kalemine
yükledin boş yere?
üçüncü güç falan da değilsin,
yandaş varken üstüne ne vazife.
hiç çeneni yorma boşuna ve bundan böyle kalemini ne için
oynatacağını iyi düşün,
iki düşün bir konuş ve mümkünse YAZ-MA?
tıpkı köpeğe saldır dendiğinde saldırdığı gibi, sen de YAZ
dendiğinde YAZACAKSIN unutma,
?köpek ekmek veren kapıyı tanır? öyle ya?
koşullandın artık bir kere,
artık zil sesini
duyduğunda ağzının suları
aksın bırak,
nasıl olsa yaşanan her şey,
aslında sen de geliştirilmek
istenen şey
şartlı refleks, şartlı refleks,şartlı
refleks?.
Hülya YALIM
Her zaman ki gibi dönüp dolaşıp konuyla uzaktan yakından alakası olmayan Türkan Saylan’a getiriyorsunuz Gilmanşah,bunun sizce malum olan sebebi olduğu açık,ben de Melike hanım gibi düşünüyorum siz insanlara mensup oldukları dinleriyle yargılamak bir yana mesnetsiz ithamlarda bulunuyorsunuz.Türkan Saylan kendini müslüman olarak tanımlıyor,emin olun hristiyan olsa bunun korkusuzca dile getirecek yüreğe sahipti.Siz de islamı idrak etmiş samimi bir müslüman olsaydınız ölünün arkasından konuşmanın ne kadar günah olduğunu bilirdiniz.
Lütfen artık gözlerinizi açın da YGS sorulanı şifrelerini kimlerle paylaşıldığı hakkında bizi bilgiendirin lütfen.
Teşekkürler!
“İmam’ın Ordusu” isimli müsvedde (dijital) rezaletin amacı neydi?
Aynen piyasaya servis edilen Hanefi Avcı’nın herzeleri gibi, bu kitap müsveddesinin de amacı; “Ordu ile Polis Teşkilatını karşı karşıya getirip, çarpıştırmak, kaos oluşturmak ve halkı dehşete düşürmektir”
Bu ifadeler Cumhuriyet Savcılarının raporlarından bir ifadedir.
Boşuna savunmayınız… Özgürlük, çağdaşlık, gelişmişlik adına, provakatif olduğu şüphe getirmez bir faaliyete, bir çalışmaya müsaade etmek elbette akıl karı değildir.
Geçmiş dönemler de T. Saylan isimli Hıristiyan kökenli bir bilinmezi (aslında Devletin İstihbaratına göre; siyonist taşeron örgütüne şefkatli kollarını! sonuna kadar açmış ve Hıristiyanlık misyonerliğini üstlenmiş ve burs verdiği kızların evlerini Ordu mensuplarına açarak farklı hizmetleri(!) ifa etmeye çalışmış biri olduğu belgelerle ispatlandı. Akp Hükümeti öncesinde MİT tarafından hakkında tutulan raporlar gazete ve internet sitelerinde fazlasıyla mevcuttur.
Şimdi de ülkeyi yıllardır yönetin sırça köşklerdeki azınlık iğrenç beyaz Türklerin, ellerinden kayan gücün dehşeti içerisinde kiralık uşak kalemlere yazdırdıkları ve servis ettikleri kitap müsveddelerinin, özgürlükler! adına savunulması pek komik olmaktadır. x
Ya! yıllardır özgürlüklerini çaldıklarınız ne olacak!..
Merak etmeyiniz!.. Güzel sabahlar, aydınlık günler, güneşli, bereketli ilkbaharlar yakındır… 🙂
Ariel Şaron misali k..ını kaşıyan beyaz Türkleri, bu topraklarda görmektense, göbeğini kaşıyan Anadolu Kaplanlarını görmeyi ve bu gibi İmam’ları baş tacı etmeyi yüz bin kez tercih ederiz…
Ata’nızın dediği gibi; “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir!..” O halde saygılı olmak gerek Ata’ya… Milletin istediği hakimiyeti ve bu hakimiyeti temsil edenleri hazmetmek tüm ÇAĞDAŞ insanların zoruna gitmemelidir. Çoğunluk bilmez! biz biliriz!… diyorsanız!.. O halde size GÜNAYDIN deriz ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz.
İmamlara evet,
İmam bayıldılara hayır!..
selamlar…
Özgürlükleri kısıtlayanlar kim olurlarsa olsunlar… İster patetes dininden, ister de patetes zihniyetinden… Dijital veya müsvedde… Saldır Co zihniyetiyle hareket ettikleri belli… Bana ait olan özgürlükleri kısıtlayanlar, kısıtlama emri verenler ve bu emirler itaat edenler… Digital yazdıysalar, digital olarak da yok edilmelidirler…
Motor’dan Gemi’lere terfi! edildiği doğru… Çarpık ve sapkın sistemin ürettiklerinden ne beklersiniz… Kimi ET yer, kimi de et suyuna bandırılmış kemikleri yalar…
Elbette senin yanlışın kötü, benim yanlışım iyi diyemeyiz…
Haksızca edinilmiş Gemiler ve Gemicikler ve dahi onlara kaptanlık ve klavuzluk edenler tez zamanda boğulur geberir inş…
Not. bu yazı daha çok yorum götürür…
Selamlar…
Yaşananları bir nevi 28 Şubat’a (en hafif deyimiyle) nispet olarak görmenizi anlayamıyorum Gilmanşah çünkü “femen dakka dukka”durumu değil bu karıştırmayın.Bir gazeteci henüz yayınlanmamış kitabından yargılanıyor ki siz de eminim dünyada başka bir örneği olmadığına dair yapılan eleştirileri duymuşsunuzdur.Yapılanın savunulur tarafı yok. Avrupa’da baş müzakerecinin bu konuyla ilgili nasıl sorguya çekilip aciz kaldığını eminim siz de görmüşsünüzdür. “Devr-i Saadet” bitti diyorsunuz belli ki “devr-i vurgundan” bi habersiniz.Yaşadığımızı “Devr-i tecziye” değil “devr-i tefrika” olarak nitelendirmek mümkün…
Kadayıfçı bir zamanlar Refah Partisi’ne oy vermeyenleri ?patates dinine” mensup olmakla suçlamıştı “patetes dininden” olmak yeğdir söylenenler masallara inanan “patetes beyinli” olmaktan gibi geliyor bana.
Nazım’ın “çocuklar inanın inanın çocuklar güzel günler göreceğiz güneşli günler motorları maviliklere süreceğiz” dediği gibi siz de “güzel şeyler olacak” demişsiniz tahammülü zor güzel günleri gördüğümüz doğru ama biliyorsunuz motor devri bitti bundan böyle GEMİCİK’leri maviliklere süreceğiz.
Teşekkürler!
Çok teşekkür ederim Mehmet Emin Bey,yaşadığımız trajedi olunca yaşanılanı yorumlayacak cümleleri bulmak zor oluyor belki de bu yüzden ironik yazılara başvuruyoruz ister istemez.Henüz dijital ortamda bulunan, basılmamış bir kitabı imha etmenin açıklanır yanı olmadığı kanısındayım.”Taraf olmayan bertaraf olur”un meali buymuş meğer. 🙂
Saygılarımla!
Yazıya katkıda bulunduğunuz için asıl ben teşekkür ederim Tomrukcan,dilerim Heraklitos haklı çıkar.Yoksa onların istedikleri biçimde korkarım toplum olarak a-politeze edileceğiz.
Sevgiler selamlar!
“köpek ekmek veren kapıyı tanır!..”
Öyle ya!.. postalın emrindeki köpeklerin durumu apaçık ortada!..
Kuyrukları kıstırılınca, onlar ve onları kullananların vıyaklamaları doğaldır…
Yıllardan beridir; “saldır Coooo!..” komutuyla hareket edip, onlarca masumu ısıranların düştükleri duruma acımak boşunadır…
Aynen öyle de: “İrtica Geliyooorrrr!.. saldır Coooo!..” diyenlerin 28 Şubat sürecinden sonra iç ettikleri 78 milyar doların hesabı hiç mi sorulmayacak…
“İhtimal üzerine!..” asla gözaltına alınmadılar!.. “Saldır Co” komutuyla efendilerine hareket ettikleri ve etmeye devam ettikleri içindir tüm bu olanlar…
Onları savunmak, bizleri soyanları ve soyduklarının üzerinde çöreklenmeye niyetli olanları savunmaktır bence…
Devr-i saadet bitti! Ve Devr-i tecziye başladı.
Yok öyle değil!.. diyorsanız!…
Kadayıfçı merhumun dediği gibi cevap veririz!..
“HADİ ORDAN, HADİ ORDAN!..”
Üzülmeyi bırakın… Güzel şeyler olacak… Gelecek, fıstık gibi olacak… Postal kokusundan ve itlerinin izinden arındırılmış ülkem neşe dolacak!.. 🙂
Selamlar…
Beğendim, ironik bir yazı olmuş. Sonsuza kadar basın özgürlüğünden (ve bireye ait tüm özgürlüklerden) yanayım. Umarım ülkemiz de bir gün bu konuda Batı Avrupa ülkelerinin ulaştığı noktaya ulaşır. Basın özgürlüğüne vurulan darbeler bir tarafa, Türk Ceza mevzuatına göre tutukluluk halinin de oldukça keyfi kullanıldığı da aşikar. (Bilindiği gibi tutukluluk ceza infaz değil, bir tedbirdir). Ancak Ergenekon, Balyoz v.b. soruşturma ve yargılamalar konusunda doğrusu herhangi bir fikir yürütmek için kendi adıma söylüyorum, biraz erken buluyorum. İspanya, İtalya, Yunanistan v.b. ülkelerin bu konularda geçirdikleri süreci yaşamadığımız ya da yaşayamadığımız için demokratikleşme ve bunun paralelinde gitmesi gereken hukuki sürec mi devam ediyor yoksa bu sürec sağlıklı yürümesin diye sulandırılıyor mu? Açıkçası değerli hemşehrim bu konuda benim kafam oldukça bulanık. İnşallah olacaklar ülkemizin hayrına oluyordur ve de olacaktır. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum…
Hocam, kaleminize sağlık. Enfes bir yazı olmuş gene. Ben de Herakleitos’tan bir alıntı yapmak istiyorum :
“Karakteri insanın kaderidir. Adalet bir gün yalan söyleyenleri de, bu yalanlara tanık olanları da elbet yakalayacaktır.”