Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Düşünce dostlarıyla cehennemdeyiz. Aman öyle kaynar kazanda zannetmeyesiniz,cehennemde otağ kurduk bilesiniz. Buraya nasıl düştünüz derseniz,suçumuz her çağda en çok inanılan ve kabul görülen şeyleri tartışmaya açmakmış. Oysa görüşümüz ne mutlaktır ne de muğlak.

Doğrusunu isterseniz bizi çekemediklerinden değil;çağın ilerisinde düşünmemizden dolayı, öngörü sahibi olduğumuzu bir türlü kabul edemediklerinden  kimimizi baldıran zehiriyle, kimimizi gözler önünde  yakarak, kimimizi ise  diri diri gömerek öldürdüler.

Ama evet kimimiz de,davetiye beklemeden gitmeyi bilmeli dedik ve gönüllü geldik buralara?

Analitik diyalektik düşünme sisteminden söz ettik bizi dinlemidiler bile. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” diyene  budala dediler.“Tek bildiğim bir şey bilmediğimdir” diyen bir diğerine yıllarca güldüler.Zevkler tartışılmaz diyenlere“zevkler tartışılır” dedik diye neredeyse aforoz ettiler.

Oysa değişip değişmediğini bir şey bilip bilmediğini bilmek insanı insan yapan özelliktir. “Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez” düşüncesinden yola çıksak da her daim,belki de daha önemlisi  tartışma adabına erişmektedir asıl mesele.

Değişimi ancak teknolojiyle görüp kabul ettiler.Bilginin güç olduğunu yeni yeni kabul etseler de,bilmediğini bilmenin ne kadar büyük bir erdem olduğunu henüz keşfedemediler,çünkü tıpkı deha gibi erdem de öğretilemiyor yazık ki.

Yaptığınız karışık ve karmaşık diyorlar.Basitten karmaşığa giden yolun zevkine ermedikleri için,düşünme işinin cazibesinin bilinmeyende görülmeyende hatta bazen ulaşılmayan da olduğunu ne yazık ki bilmiyorlar. Bu işi yapmak çıplak ayakla gönüllü olarak buzlarda yürümektir bu yüzden aldırmıyoruz beklide etrafımızda dönen ateşe.

Tanrı nedir? İnsan nedir? Yaşam nedir? Ölüm nedir?Akıl nedir? Doğru nedir?  Varlık nedir? Yokluk nedir?  Zaman nedir? Güzel nedir? İyi nedir? Ahlak nedir? Kötülük nedir? Çirkin nedir? Ruh muyuz?Madde miyiz?

Gibi sorularınıza yanıt vermek adına bazen dünyada felsefenin sefaleti bazen de cehennemde mutluluğun felsefesini yapsak da  felsefeyi dogmalardan kurtarmak görevimiz.Hiçlik ülkesinden seslenen, Minerva kuşu gibi kritik gözlüklerimizle etrafa bakıp şüpheyi gerçeğe ulaşmada araç olarak kullanan biz felsefenin felsefesiyiz.

Her yıl Kasım ayının üçüncü Perşembesinde kutlanan Dünya Felsefe günündeyiz.

Selamımız Filozofça olsun “kendinize zamanınız olsun!?

Kutlu olsun.

Hülya YALIM

http://www.hulyayalim.com/

6 yorum yazıldı

  1. Emir dedi ki:

    Felsefeci olmak istiyorum 😀

  2. Gilman dedi ki:

    (Felsefe konusunun çok geniş olmasından dolayı, yazım bayağı uzun oldu. Site sahibinin ve okuyucuların hoşgörüsünü rica ediyorum.)

    TANIMLARIN HANGİSİ DOĞRU, YOKSA HEPSİ DOĞRU MU?

    Pythagoras “Ben Philosofnos’um” dermiş. Ona göre ; “SOPHİA yani bilgelik, eksiksiz doğru ancak Tanrılara yakışır; insana ise ancak PHİLOSOPHİA yani bilgiyi sevmek, dolayısiyle ona ulaşmaya çalışmak yaraşır.” Bu yorumla Pythagoras eksiksiz bilgiye ulaşmanın olanaksız olduğunu vurguluyor

    Yine bir çağdaş felsefeci Heinz Heimsoeth’e göre “Felsefenin ne olduğu bir tanımla anlatılamaz.Çünkü felsefe bir yaşama,bir soru sorma biçimidir.Felsefenin ne olduğunu ancak onun temel soruları sorulur ve işlenirse anlaşılabilir.”

    “Felsefe düşüncenin meraklı ve yaramaz çocuğudur”

    ?Felsefe düşünce özgürlüğünün simgesidir.Özgür olduğu oranda yaşar ve kimliğini kazanır. Bu yüzden dogmalarla dolu öğreti ve inançların felsefesi olamaz.? Tezini savunan felsefecilere göre, ?dogma? diye ifade edilen Allah inancının felsefesinin olamayacağı belirtiliyor?
    Halbu ki, Ortaçağ?ın önemli felsefecilerinin üzerinde durdukları en önemli konu Tanrı olmuştur.

    Ortaçağ Felsefecilerinden Augustinos’a göre, “Tanrıyı bilmektir”. Tertulinus’a göre felsefe yapmak, “Dogmayı açıklamak ve onun doğruluğunu kanıtlamaktır”. Anselmus’a göre, “İnanılanı anlamaya çalışmaktır”. Aquino’lu Tomas’a göre, “Felsefe konusu Tanrı’dır”. Yalnız Duns Scotus, felsefe ile din’i birbirinden ayırma eğilimdedir.

    Mantık, ahlak, siyaset, tabiat felsefesi, psikoloji ve metafizik gibi alanlarda Kindî, Fârâbî, İbn Sina, Gazâlî, İbn Rüşd, Sihreverdî, Molla Sadrâ ve İbn Arâbî gibi Müslüman felsefeciler İslam düşüncesini ve felsefesini ele almış ve İslami bakış açısıyla eserler ortaya koymuşlardır.

    Yeniçağ Felsefecilerine gelince: Giordina Bruno’ya göre, “Felsefe doğayı bilmektir”. Campenalla’ya göre, “eleştiridir”. Francis Bacon’a göre, “Deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerine düşünmektir”. Hobbes’e göre, “Doğru düşünmektir”. August Comte’a göre, “Bütün bilimleri birleştiren bir bilim ve bilimler bilmidir”.

    İşte; konusu ve sınırları hemen hemen sınırsız olan FELSEFE?yi bizler nasıl anlayacak felsefenin gerçekten ilgilendiği ve doğru olarak ulaşmaya çalıştığı doğru olan bilgiyi nasıl bulacağız.

    Felsefe başlı başına bir dünya? Niçinlerle, nasıllarla uğraşan ve cevap bulmaya çalışan felsefecilerin biraz uçuk, biraz kaçık ve anlaşılmaz olmalarının sebebi acaba bu mudur?

    Her şeye rağman; AKIL sahibi tek varlık olan insanın, elbette varlığı ile birlikte, bildiği bilmediği varlıkların hakkında sürekli sorular sorması ve ?aklınca!? cevaplar bularak bilgiye, doğruya varmaya çalışması ?insanlık adına? olması gereken bir gerekliliktir.

    Yeter ki; felsefe alanıyla uğraşan felsefeciler, aklın götüreceği karanlık dehlizlerde kaybolup, ateizmin kucağında kaoslar yaşamasınlar. Çünkü, bizde felsefecilerin pek çoğu inançsız olarak bilinmektedir. Toplumumuzun, felsefecilere çok sıcak bakmayışının sebebi de bu inançsızlık girdabında, toplumun sinir uçlararına dokunan, akıl yollarını karartan ve kabul görmeyen uç teorilerini ?üstelik pek de anlaşılmaz ve korkak duruşlarıyla- sergilemeleri, öyle bir intiba bırakmalarıdır. Halbu ki; felsefeciler, karanlık dehlizlerden çıkışı ve sonundaki aydınlık ışığı görebilmeli ve topluma da akılcı bir şekilde gösterebilmelidir. Zavallı olan insan akıllarını daha çok şüphelere ve bilinmezlere hapsetmemelidir.

    Elbette felsefecilerin tamamını inançsız olarak sınıflandırmıyoruz. Hatta Tanrı?yı anlama cehdi içinde olan Ortaçağ felsefecilerin ve çağdaş İslam felsefecilerinin sorularını ve arayışlarını, insan akıl ve ruh sağlığı açısından fazlasıyla gerekli ve faydalı buluyoruz. İnsan inanıyorsa, inandığını daha iyi anlayabilmek için mutlaka sorgulamalıdır.

    Mutlak varlık ve mutlak hakim olan Allah?ı doğrulayan ve O?na götüren felsefeyi kutsuyor, insan aklını inançsızlık hiçliğine götürüp boğmaya çalışan ve sürekli bitmez tükenmez sorularla iyice aşağılara doğru uçan ateist felsefe ve felsefecilere de ?reddiye? olarak şerh koyuyorum ve;
    TOPLUMLA DAHA BARIŞIK OLMALARINI DİLEDİĞİM FELSEFECİLERİN HAFTALARINI KUTLUYORUM?

  3. Ersu Akkaymak dedi ki:

    Bulanlar, arayanlardır, görenler bakanlardır. Doğru yere bakmayan, Nasreddin hocanın eleştirdiği gibi, bodrumda düşürdüğü yüzüğü sokakta arayanlara benzer ki, sokak ne kadar aydınlık olsa da yüzük hala bodrumdadır!!! Eğer aradığınız soruların cevabını bulamıyorsanız ya doğru yere bakmıyorsunuz ya da zaten doğru yerde değilsiniz, ki o zamanda ne yöne bakarsanız bakın zaten farketmez. Hiç olmazsa manzaranın tadını çıkartmaya bakın ki emeğiniz boşa gitmesin…. haftanız kutlu olsun.

  4. secih dedi ki:

    üzerinde yaşadığımız dünya döndükçe sorguladığımız hiçbirşeyin cevabını bulamayacağız !

    haftanız kutlu olsun !

  5. isa dedi ki:

    Sorgulanmayan bir hayatın yaşanmadığı, küçüklerin büyükleri eleştirmediği müddetçe büyüyemediğini, daha fazla eleştiriye ihtiyaç duyduğumuz bu duyular dünyasının tüm insanlığa bol sorgulama getirmesini diliyor; Çelişkilerin kulak çekici bilgesinin gününü kutluyorum 🙂 ve:-)?

  6. frank ribery dedi ki:

    Karşılıklı birbirini reddeden kültürlerin çatışmalarının olduğu dünyada, çoğu zaman farklı bir bakış açısının dünyada en büyük farkı yaratacağını düşünerek, dünya sorunlarına çözüm bulma anlamında felsefe tabanlı hareket etmenin büyük açılımlar sağlayacağını düşünen biri olarak Yedinci Dünya Felsefe Günü’müzün tüm insanlar için aydınlık getirmesini diliyorum…

    Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ’ninde dediği gibi “Felsefenin artık sırça köşklerde kalmaması gerekiyor.Dünyayı daha iyi tanımada, barış ve sevgi dolu bir dünya yaratılmasında felsefenin daha fazla ön plana çıkması gerekiyor.??

Yorumun ne olacak?