Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

 

Nerede ne zaman kulağıma çalınsa, ister “simsiyah gecenin koynunda” ister gün ortasında hüzün dolu bir yalnızlık şarkısıdır benim için dönence.

İçinde barındırdığı sözlere rağmen umut ışığı yok  gibi gelir nedense…

Ne Oğlak ne de Yengeç…

Dönence Nobokov’un Karanlıktaki Kahkaha’sı…

Kosinski’nin Boyalı Kuş’u…

Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi  gibi değişime uğratıyor tanıdıkça…

Devir değiştikçe bıraktığı tat da değişiyor adeta.

Kafalarda medcezir “çatlamış dudaklarda ne bir ses ne bir nefes” dönence sözün bittiği yerdir biraz da…

Hayatın anlamını arayıp durur kendince…

Dilden dile pervane…

Deli dolu divane… -Devamı »

Kerameti kendinden menkul şeyhlerin hayli bol olduğu bir dönemde,

gözler vel fecir, samurdan bir kaş, başında hareli nar olduğunu sanan

Şeyhil Mıhşi adında bir şeyh vardı ki; dili mukallit, görüntüsü Halepçe…

Vurdu mu hele  hançere…

Yer gök dinler sanırdı….

Eşi benzeri olmayan  bir sanattı yaptığı…

Her daim yörük semai formunda olan bu  fikri mücerret  Şeyhil Mıhşi Efendi

elinde tütün gören ahaliye;

“Helal ise içiyoruz en efkarlısından yok haram ise yakıyoruz en  azından…”

diyen  üstadın rakibi  olduydu bir aralar…

Müftehir edilsin isterdi taa! çocukluğundan beri zavallı…

Ama ne yazık ki; doldurulmuş dolma anlamında Şeyhil Mıhşi koydular  adını ta o zamanlar…

Boyu yer elması, davul bir göbekle işkembe-i kübradan konuşur olunca…

Acayip ve garaip  hareketleri farkına varıldığında, Şeyhil Mıhşi efendiyi bir hocaya göndermekte çareyi buldular… -Devamı »

Bu yıl kadınlar gününde Amerika’daki en şiddetli kasırgalara denk gelen kadın isimlerinden yola çıkarak  bizdeki  doğa olaylarına  verilen kadın isimleri üzerinden, dilde küçük bir  gezinti yaptım.

Sahi hangi ölçütler bu ismi vermede ön plana çıkıyor,neye göre kime göre rüzgarların kasırgaların adı belirleniyor ciddi ciddi merak ettim.

Amerika’da kasırgalara isim verme geleneği  19. yüzyılın sonlarına doğru kadınlarla ilgili sorunu olması kuvvetli muhtemel Avustralyalı bir meteorologun kasırgalara kadın isimleri vermesiyle  başlıyor.

Neyse ki 1979 yılından sonra da kadın isimlerinin yanına erkek isimlerinin eklenmesine karar veriliyor.

Mart ayında olmamız hasebiyle Şubat’tan beri soğuklarda hemen herkesin beklediği o kadın isminden başlamak isterim söze elbette ki Cemreyle…

Cemre önce havada, sonra suda ve en sonra toprakta oluşan sıcaklık yükselişi olduğuna göre, kasırgaya oranla hayli sevindirici biri durum ama aynı zaman da yanmış kömür parçası, kor anlamı da var Cemre’nin…

Neden Ayşe Mine değil de Cemre bilemem işte…

Yağmur da kız ismi, kar anlamındaki Berfin’de…

Yıldız, Ay, Sema ise kadın isimleri  gökyüzünde…

Bulut, Yıldırım, Şimşek, Rüzgar, Fırtına, Volkan, Ateş , hatta Toprak bile erkek ismi…

Fakat içinde yaşadığımız Doğa ile Dünya ismini hep  kadından yana kullanmışız tarihler boyu… -Devamı »

 Yıllardır büyük bir sevinçle beklerim baba Marta’yı….

işte geldi en sonunda Marteniçka’yı koluma takıp dilek tutma zamanı…

Mart ayının gelmesiyle başlıyor bu seramoni…

Bu güzel ve esprili ananeye birkaç sene önce dahil oldum aslında…

Bulgaristan’dan gelen muhacir arkadaşlardan öğrendim bu adeti…

Buna göre; Mart ayının başlamasıyla bileğe takılan, ipe geçirilmiş boncuktan oluşan bilezik şeklindeki Marteniçka’yı bu ay birçok kişide görebilirsiniz.

Üstelik bu iplik bilekte, dilenen dilek gerçekleşsin diye, tam bir ay Leylek’i görene dek beklenecek…

Nedense benimsedim Baba Marta’yı gerçekten….

Ben bu kutlamaya  Engin’den öğrendim önce, sonra bu seramoniyi  sürdüren yine göçmen olan iş arkadaşlarım oldu… -Devamı »

fazlasıyla kış uykusundayım

çok üşüdüm bu sene…

anı yaşamak  ile  gemileri yakmak arası araftayım nedense..

olmayacak dualara mum söndürdüm…

kahkahamı yüzümdeki kırışığa gömdüm…

yetmedi…

sessizlik adresinde tünemiş duruyorum kendi halimde…

çok üşüdüm bu sene…

tırnaklarım kanı çekilmiş bir şekilde tutunmaya çalışıyor birbirine…

geçmiş yakıyor ellerimi, gelecek sözüyle bile titriyorum yine…

hadi örtün bir battaniye daha üstüme…

gözlük var, ağızlık var, kulaklık var, “burunluk neden yok” diye

isyan ediyorum bu sene…

burnuma gelen ölüm gibi garip kokulara karşı

benim acilen burunluğa ihtiyacım var…..

 

karakış ile  rüzgarlar

şimşek yıldırım ile fırtınalar

hepsi üstümde…

bu yüzden çok üşüdüm bu sene… -Devamı »