Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Sevdiği yazarın kitabını hediye almak ne güzeldir. Hele bu yazarın kitaplarının yeni basımı olmadığı için, istenilen kitaba ulaşmak neredeyse imkansızken…

Sevgiyi anlatmanın yolunun en özel yanı bu olsa gerek herhalde…

Bir arkadaşımın başından geçen olay bu yazıyı yazmamı gerektirdi diyebilirim.

Çok sevdiği arkadaşıyla konuşurken arkadaşım,  arkadaşı ona  sevdiği yazarın kitapları tükendiği için bulamadığından dem vuruyor.

Uğruna çok şeyi yapmaya gönüllü arkadaşım; yazarın yayınevini arayıp yeni basım için yalvarıyor . Ancak amacına ulaşamayınca, fotokopisine bile razı olduğunu, bunu değerli bir arkadaşı için yapmak istediğini belirtince, yayıncı firma buna razı oluyor.

Birkaç güne kalmaz fotokopiyi  göndereceklerini söyleyince, arkadaşım da sevinçle arkadaşını arayıp durumu bildiriyor.

“Birkaç gün içinde kitap eline ulaşır” diye sevinçle övgüyle konuşurken…

“Hayır” diyor arkadaşı, ” bu kadar değerli bir şeyi kabul edersem senin zaafından yararlanmış olurum.
Ben seni arkadaş olarak seviyorum kitabı elde etmek uğruna bu dostluğu bozamam” deyince..
Arkadaşımın dünyası başına yıkılıyor ister istemez…

Üzüntüden divaneye dönen arkadaşım, bir gün yayın evinden gelen, “size kitabınızı gönderdik gelen talep üzerine de yenisi basıma verdik “deyince daha da kötü oluyor…

Arkadaşı bir gün mesaj çekiyor ona, ” o kitabı almadığıma sakın üzülme yeni baskısı elimde…”
Aynı zamanda albümleri olan yazarla yapılan bir röportajda ;
Albümün açılış parçasında “sağlam erkeğim yok” diyorsunuz. Kadının illa bir sağlam erkeğe ihtiyacı var mı?

“Sağlam erkek bir küfür, bir istek değil ki! İnsanların “sağlam” olmazsa yaşayamaması, bir ev kurmak için bile en garanti yere gitmesi, heteroseksüel numaraları falan filan. Küfür yani! Hiç ihtiyacım yok. Sağlam erkek beni görünce sokağını değiştiriyor zaten. Sadece aşka ihtiyacım var. Kime âşık olacağımı bilemem. Şu an size kadın olduğumun garantisini bile veremem. Hiç bilmiyorum..”.

İşin ilginç yanı sözü edilen yazar Umay Umay kitabını  üçüncü cinslere ve devrimcilere armağan ettiğini belirtiyordu.

İşte belki de sırf bu yüzden bile olsa, kitapların değil sözcüklerin sahibi olmak en güzelidir. Aksi olsa kitap okumanın ne önemi olur ki?..

Kutsal kitapların bu kadar okunmasının nedeni ne sanıyorsunuz?
Üzerinde yazarın isminin yazmaması elbette…

Tanrı’nın kitabında üzerinde adı yazmıyor  fakat  kendinden sıkça söz ediyor, üstelik sözlerini kimisi ezbere bilirken kimisi de emir telakki ediyor.

Sözleri yeterince kanıksamışsanız…

Kitabın ve yazarın önemi zamanla azalıyor gerçekten de…

Kitaptan anladığınız bu değilse eğer; kapak ,sayfa, cilt sizin oluyor öyleyse…

Kitapla ilgili, ” harika bir kapak tasarım, mükemmel bir sayfa dizini” deniliyorsa, bu kitapla ilgili teknik bilginin verildiği ; anlam, içerik, duygu, bilgi, safhalarının geçildiği, dolayısıyla da kitapla ilgili son kısıma gelinmiş olduğu anlamına gelir.

…Ve sanırım arkadaşım burayı kaçırıyordu. Keşke yayımda olmayan kitabı sevdiğine bulmak yerine; arkadaşının aradığı cümleleri takip edebilseydi, takıldığı sözcükleri bulabilseydi…
” Ben, kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın…”  diyen yazarı sevenin biraz daha ruhuna dokunabilmeyi deneyebilseydi.

Buna kimse hayır diyemezdi….
Ama o kitabı edinmek istedi…
Yani en kolay olanı seçti…

YAZAN : Hülya Yalım

ZAMAN MEKAN : (Bu yazı bir gece vakti sözü edilen arkadaşın,  telefonla arayıp durumu anlattığı olay sonrası  yaşanılan buhran sonucu telefon kapatılır kapatılmaz öncelikle kağıt kalemle yazıldı. Daha sonra, arkadaşın izni alınarak paylaşmaya karar verildi. Dolayısıyla ne dinlenip ne içildiği hatırda değil. Yazı dijital ortama geçirilirken Radyo Voyoge dinlendi ).

3 yorum yazıldı

  1. VedoOo dedi ki:

    Evet evet! Eğerler çok daha iyi oturur hayata; keşkelere nazaran.

    Bugün bugün bugün; ne dün, ne de yarın o zaman. 🙂

  2. Hülya Yalım dedi ki:

    ideal olan nedir aslında biliyor musun?
    aklına güvenip yüreğiyle hareket etmek…
    Böylece benlikler çatışması da son bulmuş olur…
    o an oturan “7 parçaya bölünmüş kişiliğinin en görünmez en aptalca hareket eden parçası oturmuş, iktidar koltuğuna, içinin o an” dediğin kibir mi en sevdiği günah?
    Arkadaşım gururlu olabilir ama kibir asla..
    .
    Hayatı akışına bırakma fikri bana da yakın geliyor bunun bir başka anlamı da keşkeler eğerlere doğru yol gösterir zamanla …

  3. TheCosmic dedi ki:

    Mantıklı olanı yapmak çoğu zaman idealdir.

    Mantıklı olanı yapmak keşkeleri azaltır derdi bilmem kaç çağ öncesinde yaşamış bir adam.

    Öteki benlerini kandıramamış, mantığı ile sevgili arkadaşınız…

    7 parçaya bölünmüş kişiliğinin en görünmez en aptalca hareket eden parçası oturmuş, iktidar koltuğuna, içinin o an.

    Kim bilir belki o bilmem kaç çağ öncesinde yaşamış adam şuan arkadaşınızın yanında olsa idi; akışına bırak derdi hayatı.

Yorumun ne olacak?