“Aşkın Son Mevsimi” olarak dilimize çevrilen esas adı “The Last Station” olan Tolstoy ?un son yıllarını anlatan bir film var gösterimde. Tolstoy ?un hayatı benim için pek merak konusu olmadı nedense.
Eğer Tolstoy mu Dostoyevski mi diye sorulsa tereddütsüz Dostoyevski ‘ den yana kullanırım hakkımı.
Benim nazarımda Dostoyevski felsefedir,Tostoy ise daha çok edebi.
Evet Dostoyevski ukaladır,biraz anarşist,az biraz da kumarbaz ,
insanları biraz küçümser gibidir ancak bu küçümseme uyarıcı niteliğini kendi içinde barındırır.
Tolstoy ise tam tersine mütevazı aynı zamanda garantici,insanları çoğunlukla yüceltir,çünkü onda Dostyoveski ? nin isyanının aksine koşulsuz kabul,sakinliği yanı sıra neredeyse imanlı bir duruşu vardır.
Ancak Tolstoy? un etkilediği tarihi kişilikleri düşününce, sadece bu ilginin mutlak derin bir nedeni olması gerekir diye düşündüğümden, aynı zamanda hala etkisi altında olduğunu,mutlak izlenmesi gereken bir film olarak gören bir arkadaşın tavsiyesine uyup filmi izlemeye gittim.
Filmi keyifle izledim izlemesine ancak başlangıç cümlesi “bildiğim şeyleri sevdiğim için bildim” cümlesini hala düşünüyorum.
Hani Augistinus ?un “bilmek için inanıyorum” düşüncesini belli bir mantığa büründürebiliyordum,
hadi Anselmus ? un “anlamak için inanıyorum” mottosunu da şaşkınlıkla ve hayranlıkla karşılamakla birlikte belli oranda da olsa zamanla, anlayabildiğimi sanıyorum.
Ama Tolstoy ? un düşüncesine hepten hazırlıksız yakalandım ki hala tam olarak karar veremiyorum.
Hakikaten zihnimde sevdiğim şeyleri bilgi olarak istiflemiş olabilirim, hatta bazı şeyleri bilmek için kendimi geberttiğim de oldu ama istemeden bildiğim şeyler hiç de yabana atılır cinsten değil.
Psikolojide fark etmeden öğrenme dedikleri bilgileri hesaba katmıyorum bile.
Yıllar önce bir arkadaşım bana, “insana en büyük hediye unutmaktır” demişti de bu söz karşında kala kaldığımı hatırlıyorum.
Nasıl yani ? Hatırlamak için onca ezaya katlanıp hafızayı güçlendirmek için onca egzersiz yapıyorken, unutmayı hediye görme düşüncesi … Resmen bu başka pencereden bakmak demekti ki, doğrusu böyle görüş aklımın ucundan bile geçmemişti.
Arkadaşımın unutmaya böyle büyük vecizeler yüklemesinin o günlerde aşk acısı çekmesiyle ilgili olma olasılığı yüksekti ama haklıydı, çekilen acıları unutmak hiç de kolay değildi . Belli ki buna zaman da yetmezdi eğer unutmak diye bir duygu olmasaydı.
Sadece bu yüzden bile “bildiğim şeyleri sevdiğim için bildim” demek diğer bilgilere sınır çiziyor. Sevildiği için bilinen bilginin uygulama kısmı tevekkeli çok daha kolay oluyor. Boşuna sevilen işi yapmak başarının sırrı olarak gösterilmiyor demek ki…
Hülya YALIM
seninle aynı fikirde olamıycam Hülyacım Dostoyevski içimi karartıyor ben Tolstoycuyum kıyas bile kabul edemem.