Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Düşünce akrabalığı  sözünü hakikaten çok severim ancak, bu lafı öyle laf ola beri gele kullananlardan değilim. Gerçekten yürekten duyulan düşünce birliği edilen aynı kandan olmasa da,  hayli candan duyulan derin duyguyu böyle dile getirmek,çok güzel ve özel geliyor bana. Düşünce gücü ile  bir nevi  akrabalık oluşuyor böylece?

Düşünce akrabalığının ne kadar doğal bir bağ olduğunu  izin verin de neredeyse yirmibeş yıllık dostumuz dahası aile çocuk hekimimiz Enrico Ridolfi ile yaptığımız sohbetten yola çıkarak anlatayım size.

Enrico Bey bunca yıldır sizi tanıyorum dedim, Ermeni misiniz yoksa Rum mu inanın bilmiyorum?

İtalyanım dediğinde ne kadar şaşırdığımı anlatamam sizlere.

Dedeleri Osmanlı döneminde İtalya?dan buraya göçünce  burada kalmayı tercih etmişler. Yani Enrico Bey Levanten.

Eşi ise Türk bir  de kızları var. Kızının Milano? da iç mimarlık okuduğunu söyleyince, ne olacak şimdi kızınız dedim, bilim adamı mı sanatçı mı  yoksa Leonardo Davinci gibi ikisi de mi, filozof Giordano Bruno gibi  bilimsel yöntem dışında gizli bilgileri açığa çıkaracak okültist mi olacak yoksa deyince, sanırım şaşırması sırası kendisine gelmişti.

 Bir felsefeci olarak Buruno gibi değerli bir filozofu bilmek özel bir durum değil dedim cevabım hoşuna gitmiş görünüyordu. Giordano Buruno, Kopernikus ?un sonsuz evren anlayışını savunduğu için Engisizyon Mahkemesince sapkın ilan edilip yakılarak öldürülmüştü.

  Heyecanla tıpkı Nazım Hikmet gibi iade-i itibarının söz konusu olduğunu  Roma ?da çiçekler içinde  heykelinin yapıldığını  ve ziyaretçi akınına uğradığını söyledi.

 Dr.Rifolfi   kızı için madem  Milano? da okuyor sanatçı olmalı bence derken, Gotik ve Barok sanatlarını tam da merkezinden öğrenecek desenize dediğimde,  yanlışımı düzeltti. İtalya ?da var olan daha çok Barok‘ muş Gotik ise daha çok Fransız kültüründe yer alırmış. Doğayı kendi abartılı dünyalarını, görkemli süslü ihtişamlı kıyafetler şapkalar, uzun peruklar bu görüşün yansıması bu sanatın etkisiymiş meğerse.

Aslında  parçalanmış kültürün etkisiyle barok insanın yaşadığı gelgiti günümüzde  de etkilerini rahatlıkla görebiliriz .Bir yandan dünyanın acılarından ve eziyetlerinden bırakarak dine yönelen insan(memento mori-ölümü hatırla düşüncesi), diğer taraftan da bu dünyanın kötülüklerinden kurtulmaya çalışan, dünyanın tadını çıkaran, gününü gün eden insan ( Carpe diem-gününü gün et düşüncesi) iç içe görülüyor hala ona  göre, bana göre de öyle.

 Galilei Galileo? nun da tıpkı Bruno gibi, Kopernicus?un görüşlerini savunduğu için Engisizyon Mahkemesinden nasibini aldığını söyleyen Enrico Bey ?e ömür boyu evinde göz hapsinde kalmasını dünyanın döndüğü düşüncesini reddetmesine borçlu olduğunu söylediğimde, beni doğruladı ve İtalya’da Galileo ?nun çok sevildiğini belirtti. Dünyanın tek kayan  harikasına aday olan Pisa Kulesi ?nin de etkisi olabilir bu  dedim gülümseyerek, o da o evet her ülkenin bir harikası var değil mi,bana göre Pisa Kule?si değil  Galelio?nun düşünceleri dünya harikası olmalıdır.

 Ortaçağ Felsefesi ? nden konuştuk Betül Hoca?dan (Prof.Dr.Betül Çotuksöken) söz edince, adının yabancı gelmediği söyledi ancak,  belki de benim telaffuzumdan dolayı  Aqinolu Thomas ?ı tanımadı. Anselmus ? un ?anlamak için inanıyorum? görüşünü ise  akıl dolu olduğu kadar eğlenceli de buldu ve cevabını defalarca tekrarlayıp kahkahalarla güldü.

 Daha sonra Dante ? yi de unutmamak gerektiğini söyledi. Onun da yine  Engisizyon Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırıldığını,ancak o bu sürgün hayatı yaşarken, “İlahi Komedya “ yı yazdığını belirtti ki, bu eser sadece İtalyan edebiyatında değil malum dünya edebiyatında zamanında çığır açan bir kitaptır.

 Konuştukça aklımıza İtalyan sanatçı ve düşünürlerin isimleri bir bir geliyordu. Boccacio ?yı bilir misin dedi “Dekameron”un yazarını bilmemek mümkün mü dedim, gülümsedi. Tanıdık dostları tek tek andıkça diğerlerinin hatırı kalmamalıydı,saydıkça sayıyorduk tüm İtalyan dostları.

  Machiavelli için ne dersiniz diye sorar sormaz, yüzünü buruşturup dudak büktü,  ?amaca ulaşmak için her yol mübahtır? diyen birinden korkmak gerek, dedi. İyi de o bu görüşü devletler için demiştir diye itiraz ettim, belki açıkça dile getirilmez ama bence tüm devletlerin gizli bir politikasıdır bu aslında dedim, “bu anlamda  haklı olabilirsin” dedi.

Petrarca ?yı saymalıyız bu düşünür ve sanatçılar arasında deyince ,bu büyük şairin bir şiirini bile bilmediğim için Umberto Eco ile Türk okuru çok sever kitapları satış listelerinin en üst sıralarında yer alır dikkatinizi çekmiştir, benim en çok sevdiğim kitabı “Gülün Adı “ dır diye  geçiş  yaptım.  Anladı mı anlamadı mı bilemem, şimdi ona  Carlo Collodi ? nin “Pinokyo”sunu hatırlatsam tam da yeridir ama benim içim rahat, yalan söylemedim burnum uzamaz merak etmeyin, sadece konuyu değiştirdim o kadar.

 Türkiye?de Eco ?nun da, Coelho?nun da sevildiğinin farkındayım dedi, doğrusu ben de severim. Ama  Paulo Coelho ?yu daha çok sever gibi geldi bana bu sevginin daha fazla olmasının nedeninin “Simyacı” kitabından ötürü olduğuna bahse girerim .

 İtalo Svevo ?yu bilir misiniz dedim, hayır, dedi. ? Zenonun Bilinci ? diye bir kitabı var diye bir de ukalaca tavsiye ettim,beri yandan devam ederek peki ya Cesare Pavese ?

 Hiç çağrışım yapmadı, dedi, karıştırıyor olabilirsin bu adam İspanyol olmasın,deyince;  sakin bir edayla  benim en çok sevdiğim yazarlardandır Pavase  yanılmama imkan yok, intihar edip hayatına son veriyor ama neyse ki ,?Yaşama Uğraşısı? diye bir kitap yazıyor ölmeden. Benim başucu kitaplarımdandır,  şiddetle tavsiye ederim dedim, kendimden emin.

 Sayın Ridolfi, Raffaello ?nun  ” Sistine Madonne ? adlı eserinde Meryem ? im İsa ? yı doğurduktan sonra varolduğunu anlattığını biliyor muydu acaba? Ama ne bundan, ne Michelangelo ?dan, onun ?Sistine Chapel? inden, ne de;  Canpenella?nın ? Güneş Ülkesi ?nden konuşmaya vakit kalmamıştı ne yazık ki.  Vergilius ?u bilmezdi belki ama Cicero hakkında söyleyecek sözleri vardı eminim.

 Ah Sinyor Enrico,  şimdi siz  kim bilir kiminle hangi turnuvada çok sevdiğiniz bezik oyunuyla kozunuzu oluşturup,  marköze aldığınız sayıları saydırmakla meşgulsünüz. Ben ise, sizinle konuşmadığıma hayıflandığım tüm İtalyan düşünür ve sanatçıları hatırladıkça ” Düşünce Akrabalığı “ adlı bir yazıyı köşeme yazmaya çalışırken, diğer yandan da Antonio  Vivaldi ?nin “ Dört Mevsim (Four Seasons) ” ini dinliyorum. Dört Mevsim ?de bir güzel Akdeniz ülkesinde çağlar boyu geziniyorum.

ciao İtalia !

Hülya YALIM

www.hulyayalim.com

3 yorum yazıldı

  1. Hülya Yalım dedi ki:

    öncelikle senin gibi düşünce dostlarının kıymetini bilmek gerekir ,aslında bizim de böyle adamlarımız var ama biliyorsun düşünmek tehlike arz ediyor bu ülkede. Ama olsun böyle düşünce akrabam olduğu için çok mutluyum sevgili Furkan İYİ Kİ VARSIN!

  2. furkan başar dedi ki:

    bugün türkiyedeki en önemli sorunlardan biri öyle bir nesil yetiştiriliyorki gelecekte ortalıkta ne akademik ne felsefeci nede sosyolog kalmıyacak bu çok üzücü burdan yola çıkarak sayın hülya yalıma şu soruyu sormak istiyorum bu ülkenin böyle kişiler çıkarabilmemiz için ne yapmamız gerekiyor

  3. VedoOo dedi ki:

    Ne kadar büyük bir düşünce hazinemiz var değil mi?

    O hazine o kadar büyük ki, ona sahip olanları katletmemize rağmen halen nemalanıyoruz bu hazineden….Bitmek tükenmek bilmiyor…

    Bir o kadar da düşünce düşünce akrabalıklarımız var bizim (“laf ola beri gele” gibi kullanmış olmayayım, ki şimdiler de genelde öyle kullanılıyor; anlamını bilmeksinizin)

    Bu yine okumaya doyamadığım, bitmesini istemediğim bir yazınız oldu.Sanat / Bilim abidelerinin gözlerimin önünden bir film şeridi gibi akmasına ne kadar da muhtaçmışım meğersem.

    Sinyor Enrico’ya hekim olmasına rağmen sanata bu kadar düşkün ve düşkün olduğu sanat hakkında bu kadar zevkli bir sohbete hayır demediği için minnettarım ve tabii sizede ablacım….

    Bu arada Vivaldi’nin Four Season’ından “The Winter(Largo)’ı” dinlemek geldi içimden bu sıcak yaz gününde 🙂

Yorumun ne olacak?