Doğum ilk reklamsa, ölüme Azrail’in en çok dolaştığı semavi dinlerin merkezinde, Kudüs?te belki de doğuştan siyasi doğdu, Edward Said.
Hristiyan bir Filistinli olarak gençlik döneminde göç ettiği ABD’de çetrefilli yaşamı boyunca oluşan diyalektiği hep içinde barındırdı ve büyüttü. Dolayısıyla, dünyanın en önemli düşünürleri, yazarları, eleştirmenleri, entelektüelleri arasında yer alması, böylelikle kaçınılmaz oldu.
Birkaç hafta önce, “Fildişi Kuleden İnen Entelektüel” adlı yazımda, “Entelektüel” kitabından alıntılar yaptığım profesör Edward Said, 10 yılı aşkın bir süredir mücadele ettiği hastalığına yenik düştü ve geçen hafta yaşama veda etti.
Şairin dediği”?Her ölüm, erken ölümdür” sözü gibi, ölümü zor bir hastalıktan muzdarip olduğu bilinmesine rağmen; edebiyat, sanat çevrelerinde derin üzüntü yarattı.
Çünkü onu tanımak; çoğunlukla kitaplarını okumaktan geçiyordu. önemli konuları ele alış biçimiyle, inandığını cesaretle söylemekle çok özel bir şahsiyeti yitirmek, tanışmadan bu insanın ölümüne üzülmeye yeterliydi.
Bu insanın ölümünün arkasından tutulan yas, onu anlatmak için sarf edilen cümleler, ölümünden duyulan üzüntüyü ifade etmek adına üstelik, birbirleriyle yarışırcasına söylenen sözler kanımca “fikir dostluğu” kavramının gerçekte de var olabileceğinin en iyi göstergesidir.
Columbia üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı Bölümü’nde felsefe ve karşılaştırmalı edebiyat dersleri veren Said ayrıca, Arap dünyasında hayli tanınan El-Hayat Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyordu. Aynı zamanda usta bir piyanist ve müzik eleştirmeniydi.
“ŞarkiyatÇılık”adlı eserinde, Batı’nın Doğu’ya bakış tarzını mercek altına alan Said, şarkiyatçılığın kusurunu hem düşünsel, hem de insani bir kusur olarak görür.
Ona göre, şark bir yana bırakılmalıdır. Şarkiyatçılığın bize sunduğu bütün ırksal, ideolojik, emperyalist klişelerle birlikte hem de.
“Daha çok Filistin’in bağımsızlık savaşında aktif olarak yer almakla suçlanıyordum, bu nedenle de ciddi ve saygın platformda söz almamın uygun düşmeyeceği söyleniyordu. İleri sürülen düpedüz antientelektüel ve antirasyonel bir dizi argümanın ilkiydi bu” diyordu Said, “Entelektüel” adlı kitabında.
Kendinden, daha çok “Oryantalizm (Şarkiyatçılık)” adlı kitabıyla söz ettiren Said’in yukarıda da söz ettiğim gibi, “Entelektüel” adlı kitabı dışında “Kış Ruhu”, “Kültür ve Emperyalizm”, “Haberlerin Ağında İslâm”, Yeni Bin yılda Filistin Sorunu” isimli kitapları bulunmaktadır.
Ancak Said, Filistinlilere yönelik şiddete karşı yapılan protesto gösterilerinde yer alarak ve bu konudaki görüşlerini açık yüreklilikle ifade etmesi ile isminden çok söz ettirmişti.
Hatta, 2000 yılında Lübnan sınırına gidip İsrail tarafına attığı taşın fotoğrafıyla dünya basınına konu olan Said’in, üniversiteden atılması için kampanya açılmıştı.
Columbia üniversitesinin yaptığı: “Taş doğrudan kimseye atılmış değil. Her hangi bir yasa da çiğnenmiş görünmüyor. Ve bize kalırsa kendisinin davranışları akademik özgürlük ilkeleri dahilindedir” açıklama ile, kampanya etkisiz kalmıştı.
Dünyanın sayılı entelektüellerinden biri olan Said’in düşünce dünyasına kazandırdığı en önemli kavram ise “öteki” kavramıydı.
Said’i gerçekten seven ve ölümüne üzülenler olarak tek tesellimiz, yaptıkları ve yazdıklarının ışığının insanlık tarihini aydınlatacağından hiç şüphe duymamamızdır.
Doğumun ilk reklam olması gibi ölüme; acaba yaşamın karşısında ölüm, bir öteki olabilir mi?
Hülya Yalım
Değişim Gazetesi
(06.10.2003)
Yorumun ne olacak?