Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Yaşamın karadelikleri ve karakutuları vardır. Kum taneleri bitime doğru daha hızlı ilerlerken tüm delikler ve kutular kızılötesi bir zamanda geçer gözlerimizin önünden. An be an saniye saniye?Tarihin saatinde yelkovan alıp başını yürüdü molasız, bitim ziline yaklaştı fakat hayli moralsiz.

Hrant Dink cinayetiyle başlayan seçim tartışmalarıyla başını alıp giden günlere terörün yıkıcı etkisiyle sarsılsak da futbolla yer yerindek oynatsak da türbanla taçlandırsak da tartışmaları; düşen uçakla yere zorunlu olarak  indikten sonra Fazıl Say’ın ülkeyi terk etme aşaması derken yaşlandı son demlerinde sene.

‘İnsan kırk yaşına kadar bir kitabın kahramanı kırk yaşından sonra ise bu kitabın yorumcusudur’. Yaşam kitabının kahramanı olurken karadelikler edinirsiniz bilmeden istemeden fark etmeden .

Yorumcusu olduğunuz da ise karakutularınız olur başköşede?Ama geçen geçti ne derseniz deyin nafile… Yaşam kitabının kahramanı mısınız yoksa yorumcusu mu bilemem ama bir yıl daha acısıyla tatlısıyla geçti ömürden.

Zaman içinde kırık dökük bir hal alan karakutularla kapatırsınız zannettiniz karadelikleri değil mi? Deliklerin dehlizlerinden kutuların kapaklarına geçirdiğiniz aşamalardan ürktünüz mü ?

Karakutular gerçeği size çok sonra söylerken gözünüzde zamansız yağmurlarla günlerce boşlukta yüzdünüz mü ?

Zamanı eşitlemek adına ilklerle sonları denk düşürdünüz mü ? Değerlerle zaafların, ilkelerle çıkarların çarpışmasından tutuştunuz mu ateşsiz?

Zamanı geri getirmeyeceğinizi bile bile rapor ettiniz mi hayatınızı kendinize zayiat büyüdükçe keşkelerle eğerlerin yerlerini değiştirerek?

Bir hayalle yola çıkıp hayallerin ötesine gerçeğe döndüğünüz de oldu şüphesiz… Ertelediniz mi planlarınızı tamamen yürürlükten mi kaldırdınız yoksa?

Hazır mısınız yeni yıla girerken kendinize derinden bakmaya ? Zamansız ayrılıklara? İzin istemeden gelen davetsiz hastalıklarla akrabalığa? Hatta imkansız aşklara?

Karadeliklerin şiddetinden alarm çalan vucudunuza ilaçlarla yalancı baharlar yaşatmaya bazen de şarkılarla tesellli bulmaya hazır mısınız?

Açık mısınız peki yeterince yepyeni işlere, aşklara yelken açmaya ? Sevinçleri mutlulukları yeni dostlarla büyütmeye; derdi kederi ise dağıtmaya? Öfkeyi ertelemeyi öğrenmeye masa başında derslerle hasbihal olup kitaplarla haşır neşir olmaya?…

Yerleşik bir hayat içinde göçebe düşüncelerle yaşamaya dikenli yollarda dikkatli yürümeye; bir sözle hayata dönmeye, bir gözle hayattan geçmeye ; pişmanlıkları biriktirmemeye ‘ben demiştim’leri karakutulara sıkıştırmadan kendinizle yüzleşmeye?

Bazen sessizce yanmaya bazen de gemilere yakmaya bazen de küllerden yeniden doğmaya hangimiz hazırlıklı sahi?

Ne kadar delik o kadar kutu zannetmeyin… Bazen delilik bazen kuytuluk; bazen ermişlik bazen kudurukluk…

Kendi adıma elimdeki son kutuyla yapacağım son iş yeni yıl gelene kadar çenemi kapatmak olacak.

Ee siz de açtırmayın kutuyu söyletmeyin kötüyü?

Kara deliklerinizi yeterince ve zamanında örtecek karakutularınız olması dileğiyle?

İYİ SENELER

Hülya YALIM

www.hulyayalim.com

7 yorum yazıldı

  1. frank ribery dedi ki:

    Karadelikleri ve karakutuları olan yaşamın karakutularının zamanında ve doğru bir şekilde kamuoyuna açıklanması dileğiyle.

    “2008 yılı öyle bir yıl olsun ki, 2007 yılının tüm olumsuzluklarını bizlere unutturabilsin.” demek isterdim ama 2007 yılında okadar çok olumsuzluklar olduki yaşanan bu olumsuzlukları UNUTMAK-UNUTTURMAK MÜMKÜN DEĞİL.

    Zaman herkese tamamen eşit olarak dağıtılmış bir değerdir. Zamanınızın kıymetini bilin.

    Herkese 2008 yılının sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum. MUTLU YILLAR…..

  2. secih dedi ki:

    yılların verdiği tecrübe ve birikimlere rağmen yaşadığımız yılların sorunlarına yenik düşmek bayağı ilginç, hayat insanı her zaman nakavt ediyor hiç beklemediğiniz bir anda ve beklemediğiniz bir yerden bir sorun çıkıveriyor, tecrübe insanı pişirirken yaşadığımız zaman, çağ insanı afiyetle yiyiveriyor. insan bu kadar savunmasız çağa karşı ve yeni gelen her sene bilinmeyen ama her zaman merak ettiğimiz bir sürü heyecanla gelmekte, heyecanı batası yıllar keşke gelmesede hep aynı zamanı yaşasak herşeye hazırlıklı olarak tecrübelerimizle sorunları hallediversek ama ne mümkün, zaman var olduğu sürece getireceği hep soru işareti olacaktır, takvimi, zamanı ortadan kaldıracak bir kanun çıksa da kurtulsak şu saate bakmaktan kurtulsak gönlümüzce yaşayabilsek çok mu zor ? faturanı zamanında yatırma telaşından kurtarsa insanları biri. işe, okula yetişme telaşına son verse biri, sabah kalkma kabusunu bitirse kalktığın zaman yapsam kahvaltımı sakin sakin koşturmadan insanca, tıpkı rüyada gibi heran heryerde olabilsek karnımızı doyurmak için saatlerce uğraşmasak aklımızdan geçen önümüzde bitiverse fena olmaz değilmi farkında olmadan ne işkenceler çektiriyor şu zaman denen şey, rüya alemi kıyametten sonraki yaşam gibi tafsir edilir bu yüzden ben iyi seneler dilemiyeceğim, dünyaya bir iyilik yapıp kıyametin biran önce kopması için hergün dua edeceğim. zaten dünya bağağı bir yoruldu bu kadar insanı sırtında taşımaktan başı döndü durmadan dönüp durmaktan.

  3. gilman dedi ki:

    Bir senenin değerini anlak için;
    Sınıfta kalmış bir öğrenciye sor?
    Bir ayın değerini anlamak için; 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor?
    Bir haftanın değerini anlamak için; haftalık dergi çıkaran editöte sor?
    Bir saatin değerini anlamak için; kavuşmayı bekleyen sevgililere sor?
    Bir dakikatın değerini anlamak için; treni kaçıran yolcuya sor?
    Bir saniyenin değerini anlamak için; bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor?
    Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için; olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor?
    Her anını değerlendir, her dakikanı özel biriyle paylaş. Zamanına ortak edebileceğin kadar özel biri? Unutma! Zaman hiç kimse için durmaz. Geçmiş zaman tarih, gelecek zaman ise gizemli, şu an ise sana verilen gerçek bir armağandır. Düşün?

    Selam ve Sevgilerle…

  4. gilman dedi ki:

    ?İnsan, hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir.? Diyor Diderot. İşin gerçeğini bilen yani farkında olanlar zamanın hızla kaybolmasından dolayı en çok acı çekenlerdir.

    Hovardaca harcıyoruz?. Zamanı ve kendimizi.Yaşanan anın değerini bilmek ve anı en iyi şekilde yaşamak bence en doğrusudur. Bu düşünceyi veciz bir şekilde dile getiren Kay Lydas?a kulak vermemek elde değil. Diyor ki; ?Dün; iptal edilmiş bir çektir. Yarın; emre yazılı bir senettir. Bugün ise peşin paradır. Bugünden yararlanınız.?

    Hülya Hanım?ın dediği gibi, ?yaşamın karadelikleri ve karakutuları vardır?? Bu düşünceye farklı bir açılımı zaman için dile getiren Ömer Hayyam; ?Zamanın iki boyutu vardır; Uzunluğunu güneş; derinliğini, tutkular belirler.?
    Hepimizin hayatlarında karadelikler ve karakutular vardır. Kendimize ait hayatlarda bu karadelikler ve karakutular olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bize ait zamanın uzunluğu veya kısalığı önemli değildir. Önemli olan bu zamanın tutkularla anlamlandırılmasıdır. Hayatlarımızın anlamlı tutkularla taçlandırılmasıdır.

    Zaman, vücutları eskitirken, emelleri yeniler. Ölümü yaklaştırırken, arzulanan hedefleri uzağa kaçırır. Dolayısıyla kaçınılmaz olan eskimeyi yaşamadan önce, elimizdeki nakit anı en uygun ve en güzel şekilde değerlendirmeye bakalım.

    Her kese, hayatın değerince dolu dolu yaşayacağı yeni anlar, yeni seneler diliyorum.

  5. tuana dedi ki:

    herkesin acılarını kuma sevinçlerini taşa yazması dileğiyle İYİ SENELER

  6. tolga dedi ki:

    geçmiş bir hayaletin lezzetine sahip olmakla birlikte yaşamındaki ışığı ve hareketi yeniden kazanacak ve şimmdiki zaman olacak!

    MUTLU YILLAR

  7. tırtılım dedi ki:

    ( 2007 uğurlarken ve yazınızı okuduktan sonraki ruh halime bir göndermeyi de ben yazdım TEŞKÜRLER!!!)

    Işık hızında ilerlerken zaman;
    ki zamandan aradığımız beklide sadece ??ebruli gülüşler di????

    Ve bu gülüşlerin ardından karabasanlar gibi gözlerimize çöken cıva ağırlığında gümüşi göz yaşlarımızdı.
    Avuçlarım sanal olmayan bir aşkın çelikten işlenmiş tespih tanelerini kemirirken.

    Zamanı zamana bırakmayarak: Zamanı ölçen ve de biçen saatlilerimizin yelkovanlarından elmalı şekerlerimize tutacaklar yaptık.
    Ve şimdilerde saatlerimizde sadece akrepler var.
    Karakocan ve de kehribari boğumlarıyla boğum boğum?

    Oysa hayatın bize sunduğu mecburiyetinde zehir zemberek bolca boğumlu akreplerini gizlenmişti.

Yorumun ne olacak?