Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

yemektesin…

masa başında günlerdir içini acıtan

ateşi söndürmeyi hedeflediğin elinde masumane bir kadeh.

o kadeh ki ; hamurdan kandan yoğrulmuş bulamaçtan,

yani farklıdır şaraptan…

isyan etse de bu duruma her azan,

bilirim mübarek aydır senin için Ramazan.

ağır ağır göz sürdün sofrada….

hiç işim olmaz dedin,”ne o öyle hurma zeytin?”

hayır hayır çorbayla değil; soğuk mezelerle başlamaya meyilliydin ilkin…

sonra, sıcaklığıyla elini yaktığını fark ettiğin,sımsıcak taptaze ekmeğe uzandı ellerin.

çatal bıçak sesleriyle başlayan melodi susturdu içindeki sessizliği …

alt tarafı uyum gösterecektin bu ahenge, bir çatal bir bıçak daha ne fark eder ki ?

“nsan dediğin bazen uyar bazen uydurur”, bazen agemennon bazen bukalemun…

direnç gösterir gibi oldun bir ara,

durulu verdin sonra.

suç işler gibi ulaştırdın lokmaları ağzına.

suratındaki lezzetsiz ifade,anlatmaya yeter mi yaşadıkların acaba?

hayır…

usulca kalkmak geçti içinden,

yeltenir gibi oldun hatta bir ara;

“zaman geldi gitmek lazım bu riyadan” dedin içinden…

geçmişinle hesaplaşmaya geleceğinle oynamaya cesaretin vardı.

lakin, yüreğin dingindi, eylemlerin sakin…

vazgeçtin işte gördün mü vazgeçtin …

derin düşünceye dalmışken,sandığından soğuk olan kaşığın metaliyle ürperdin.

kaşığı peçetenle sildin ha sildin…

tüm riyakarlığınla o saydam aynayla kendini izledin.

sonra,kaşığı hızla doldurup çıkardın çorba kasesine defalarca…

bembeyaz bir kasede kaşığın dibe indikçe,

(tıpkı  ‘yin yang felsefesi’ndeki gibi

“her kötülün içinde bir iyilik her iyiliğin içinde bir kötülük?)

şeklini kendince oluşturdun kasede…

bu da kısa süreli bir rahatlama oldu senin için.

böylece kendini gizledin sandın, oysa kaşığın doldukça sen boşaldın …

“maskeli yüzler için isyan vakti yüzünden okunuyor” diye bir ibare okudun alyazı geçti..

şimdi burada ahlakı, ve özgürlüğü bulacaksın…

üstelik, varlık karşısında,var oluş kaygısıyla,

söylem- eylem, yapı -işlev, her şey sana mubah…

bu kaypaklık gözlerini alsa da,

tüm çıplaklığından arınsa da, örtülü olsa da tüm gerçek…

bulacaksın kendini modern dünyada, ne kadar yabancı olsan da…

sana “‘birey” diyorlar öyle ya!

bu köhne dünyada sen yalnız özne?

Hülya YALIM

16 Ekim 2004/CUMARTESİ

Yorumun ne olacak?