Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

İstanbul?da doğmak, ?İstanbullu olmak?için yeterli mi?
Ya da İstanbul?da yaşamak, ?İstanbullu olmak? demek mi?
İnsanların birbirlerine sordukları ?nerelisiniz?? sorusunun karşılığında alınan cevabın ?İstanbulluyum? olması, o kadar sıradan ve yetersiz bulunur ki, ?Peki ama hemşehrim esas memleket neresi? Kökeniniz nereye dayanıyor?? gibi sorular da peşi sıra gelir. Çünkü hemen herkes çok iyi bilir ki, ?İstanbul da doğmak İstanbullu olmaya eşdeğer? değildir. İsterseniz yedi kuşak İstanbullu olun hiç fark etmez… Yapılan araştırmalarda, İstanbul?da yaşayan % 79 oranında İstanbullunun, kendini bu şehirli saymadığı belirtildi. Araştırmanın içeriğinde yer alan bir diğer bilgi ise, İstanbul?da en çok Sivaslıların ve Malatyalıların yaşadığı, Malatyalıların bir diğer özelliği de derneğe sahip olma rekorunu ellerinde bulundurmaları yönündedir. Hatta Malatya?nın bir kasabasının 70 köy derneği olduğu saptanmış.
Haberin ilginç olmasının yanı sıra, son derece düşündürücü olan yanı da; ?Bu insanların, İstanbul?da yaşamalarına ve hayatlarını idame ettirmelerine rağmen, kendilerini İstanbullu hissetmemeleri değil, İstanbul?un, değişik illerden gelenlerin kendi beldelerini yaşatmaları için bu kadar örgütlenirken, bir dernek çatısı altında buluşup, bu konuda uğraş vererek psikolojik olarak bu ismin altında ezilmeleridir.?
Türk Medeni Kanunu 57/1 maddesinde;
?Herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir. 57/2 dernek kurucularının fiil ehliyetini (18 yaşını doldurmuş akli dengesi yerinde) almış olmaları gerekiyor? der.
Yine aynı kanunun 58/1 maddesi; ?Her derneğin bir tüzüğü olmak zorunda. 58/2 maddesinde de ?Derneğin adı, amacı, yerleşim yeri, kurucuları (en az 7 kişi) gelir kaynakları, üyelik koşulları, organları ve örgütü ile geçici yönetim kurulunun gösterilmesi zorunludur? diyor.
Hukuki açıdan, dernek kurma aşamaları yukarıda belirtildiği gibi olurken, sanki önüne gelen bir dernek açmış gözüküyor. Dernekçilik bir gelir kaynağı, bir yaşam biçimi olarak düşünülüyor adeta.
Kendi memleketlerini kalkındırmak amaçlı bu işe girildiği gibi, çiğnemeden yutan bu kentte boğulmamak, ezilmemek için bu derneklere kayıtlı olanlar olduğu gibi, güç ve nüfuz sahibi olup, buradan rant elde etmeye çalışanlar da var. Ancak esas önemli nokta, ?Aidiyet duygusu?. Bu insanlar, kendilerini doğdukları büyüdükleri yerlere ait hissedip, burada yaşamak durumunda kaldıklarından, bu dernekleri kurup üye oluyorlar.
Anadolu?nun bağrından kopup gelmiş bunca insanın oluşturduğu dernekler arasında yok yok.
Hemen hemen her il, ilçe, kasaba, mezra dernekleri var da, neden bunca dernekler arasında ?İstanbullular Derneği? yok?
Birkaç gün önce vefat eden İstanbul hayranı olduğunu yaptığı çalışmalardan bildiğimiz sevgili Çelik Gülersoy yaşasaydı, bizi aydınlatırdı sanırım. Sahi kendisi nereliydi acaba? (!)
Tabi bunlara İstanbul?da yaşayan yabancı uyruklu kişilerin kurduğu dernek enstitülerini de katmamız gerekiyor. Ayrıca Mason ve Roteryen derneklerini de unutmayalım.
Bu zamana kadar kurulmuş olan, Kurtuluş Savaşı?nda ortaya çıkan İngiliz Muhipler Derneği, İslam Teal-i, Taşnak Sufyon, Alyans İsrail gibi dernekler dışında hepsini saydık sanırım.
*** *** ***
Hangi ili veya etnik kökeni temsil ediyorsak edelim, İstanbullu olmak burada doğmaktan, yaşamaktan öte, en önemlisi bu bilinci taşımaktır. En önemlisi, bu da medeniyeti, çağdaşlığı hayata geçirmeyi, kendine ilke edinmekle ilgili bir şey olsa gerek.
Dert ve zevk şehri İstanbul?da, ister tatlı düşlerle karşılaşalım, ister keskin dişlerle… Bu kültür mozaiğinde kendimizi buralı hissetmesek de, üstümüze düşeni yapmaktan kaçamayız.
Dünyanın birçok ülkesinden, ülkemizin birçok beldesinden kopup burada bir dernekte buluşanlar, gelin İstanbul?da buluşalım. İstanbul?da birleşelim. Bunun için ayrı bir dernek çatısı altına girmeye hiç gerek yok.
İstanbullu olmak düşüncesini irdeleyelim ve bu metropole, bu tatlı ve huysuz kadına kendimizi buralı hissettirmesek de, üstümüze düşen görevi yapıp sahip çıkalım.
?Şaşı olan göz düzeldiği zaman, iki olan şeyi bir görmeye başlar? (Mevlana).

Yaşam Gazetesi
(21.07.2003)

Yorumun ne olacak?