Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Geçen hafta İstanbul?da İstanbullu olduktan sonra bu kavramı genişleterek artık Avrupalı olduğumuzu söyleyebiliriz.
Her ne kadar Avrupa Birliği?nde ismimiz henüz zikredilmese de, bir yanımızda Avrupalı olduğumuz sadece coğrafi anlamda bile bakıldığında kaçınılmaz bir gerçek.
Ancak; Avrupalı olmak düşünce yapısıyla, dünya görüşüyle, belli bir anlayışa sahip olmayı neredeyse bir kabul olarak görmeyi de gerektiriyor. Peki ama, nedir bu Avrupalı olmak düşüncesi? Ve bizler bu düşünceyi yeterince tanıyor, biliyor muyuz? Deyim yerindeyse, hayatımıza bu düşünceleri sindirmeye hazır mıyız?
Avrupa denilince akla öncelikle bilim, teknoloji, laiklik, rasyonalite ve çağdaşlık, gibi klasik kavramlar değil; bunların hepsinin yaratıcısı, başka bir deyişle mimarı ?özne? kavramı gelmelidir.
Bir bakıma Avrupa, öznenin doğum yeridir.
İnsan merkezli düşünce özellikle Renaisssance?la Hümanite anlamında Avrupa?da yer edinirken, ?dıştakine? ?farklı olana? açık bakmakta geç kalınmaz, böylelikle ?öteki?yle karşılaşma da göze alınır ki bu da Avrupa?yı Avrupa yapan, ene önemli özelliktir.
Avrupalı olmak; eylemekten korkmamak, Mevlâsına her eylemi bırakmamak, ?kendisinin de güzel eyleyeceğine inanmak? ve bunu ilke edinmek demektir. Aynı zamanda da kendi sorumluluklarının bilincinde başkasından önce suçu öncelikle kendine aramak, eylemlerine sahip çıkmak demektir. Sözgelimi yaptıklarının hesabını vermektir. Olaylara ?neden ? sonuç? ilişkisi kurarak bakmak, sistematik, analitik düşünmeyi benimsemek demektir.
Remi Brague ?Avrupalı Roma Yolu? adlı kitabında Avrupa?ya ilişkin iki kavramın ortaya çıktığını belirtir. Bu kavramlardan bir, kültürel nitelikli olanıdır ve ekonomik siyasal olguların bir kısmını bir araya getirir. Coğrafi bir kavram olan öteki ise, yer kürenin haritada parmakla gösterilebilecek belli bir bölgesine işaret eder.
Brague?a göre; Amerika ya da Afrika?nın tersine, ?Avrupa mekânı?nın doğal sınırları yoktur. Zaten batıdaki sınırlara da, her zaman ?sınır? diye bakılmıyor Avrupa?nın sınırları kültürdedir. Eğer Avrupalılık bir kültürse, herkes edineceği şeylere aynı uzaklıktadır.
?Avrupa kültürel varlığını olmasa da, sürekliliğini Roma?ya borçludur? Brague?a göre. Bu durumda Avrupalı olmanın yolu her yol Roma?ya çıksa da, sadece belli topraklarda ikamet etmekle değil, bu düşünceyi taşımakla geçiyor.
Trafikte türlü akrobasi hareketlerle birbirimizi geçmeye çalışıp sollarken, asansör önünde karşılıklı reveranslarla birbirimizi buyur ederek, her türlü küfürlü argo kelimeleri sarf edip öksürdükten sonra özür dileyerek, yavaş-yavaş Avrupalılaşıyoruz galiba(!).
Belki de, kitap yakmayı da böyle böyle terk edeceğiz. Her ne kadar CD?leri müzik dinlemek dışında arabanın dikiz aynalarına takıp, aksesuar olarak kullanmak mucidi olmanın yanı sıra, cep telefonu kullanma rekorunu elimizde bulundursak da…
Her şeye rağmen, ?ne dersiniz Avrupa?da yer almak, için yeterince beklemedik mi??
Tatlı ve huysuz kadın İstanbul?dan başlayarak, bu yaşlı Ankara?ya kendi kültürümüzü kaynaştırmanın Avrupa?da Avrupalı olmanın tam da zamanı değil mi?

Yaşam Gazetesi
(04.08.2003)

Yorumun ne olacak?