Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce
Düşünceler Düşünce » 2010 (Page 3)

Gözlerimde buzdağı, ağzımda tuz tadı ;

yerin yedi kat altından, kendi harflerime tutuna tutuna, yukarı doğru

tırmanıyorum.

Dibe vurdum sanmayın, akıntıya bıraktım kendimi…

Dalgalarla boğuşmak değil de , içten dışa vurmak ağır geliyor bana?

Kaç nefes daha noksan, o sabahtan bu sabaha, kaç karış daha var varışa bilemiyorum.

günün gizlenmiş yörüngesinden sesleniyorum.

düşler hayıra yorulmaktan yorulmakda,

düşünceler semahta… 

Susuyorum.

Uzun uzun sözcükler biriktiriyorum.

 Yazmak ve yazmamak adına ?

“Dilek tut  içinden,  daha çok yıldız var?”

“Kötü gün yaşama sakın, bir bak etrafına kaç DOST var?” -Devamı »

 

Anayasa değişikliğine hala ne diyeyim diye düşünüyor musunuz

gerçekten?

 YÖK ‘ün ve dokunulmazlığın kaldırılmadığı anayasaya,değişiklik

yapılmış olmaz asla.

Olsa olsa  var olan maddelere rötuş yapılmış olur en fazla.

 Din dersinin zorunluluğu hala bir anayasa maddesi oluyor

ken,bu değişiklik neyin nesi oluyor anlamıyorum.

     Ne bekliyorduk ki ,  yeni  reformlar  falan mı ?

 Bu üç madde anayasanın Bermuda Şeytan Üçgeni gibi adeta.

 İktidara gelmeden hemen her parti, bu üçgenden söz eder , fakat iktidara gelince, sözde

 değişim dalgaları arasında, tıpkı Bermuda Şeytan Üçgeni ?nde kaybolunduğu  gibi kaybolur gider. -Devamı »

Düşünce akrabalığı  sözünü hakikaten çok severim ancak, bu lafı öyle laf ola beri gele kullananlardan değilim. Gerçekten yürekten duyulan düşünce birliği edilen aynı kandan olmasa da,  hayli candan duyulan derin duyguyu böyle dile getirmek,çok güzel ve özel geliyor bana. Düşünce gücü ile  bir nevi  akrabalık oluşuyor böylece?

Düşünce akrabalığının ne kadar doğal bir bağ olduğunu  izin verin de neredeyse yirmibeş yıllık dostumuz dahası aile çocuk hekimimiz Enrico Ridolfi ile yaptığımız sohbetten yola çıkarak anlatayım size.

-Devamı »

Gözleri mavi olmayan Deniz?lerden biriydi bizim Deniz

Yeleleri alevden al bir ata binmiş,

Kemal‘i düşünmüş gözleri kapalı…

Aşıyor yüce dağları engin denizleri kepçe kulakları dalgalanıyor rüzgarda…

Deniz üstü köpürür hey canım rinnan nay rinna rinna nay
Kayığa binsem götürür hey canım hey!..

Benim de şu cihana gelişim demiş hey canım rinna nay rinna rinna nay
Bir güzelden ötürü hey canım heyy!…”
-Devamı »

 

“Aşkın Son Mevsimi” olarak dilimize çevrilen esas adı “The Last Station” olan Tolstoy ?un son yıllarını anlatan  bir film var gösterimde. Tolstoy ?un hayatı benim için pek merak konusu olmadı nedense.

  Eğer Tolstoy mu Dostoyevski mi diye sorulsa tereddütsüz Dostoyevski ‘ den yana kullanırım hakkımı.

 Benim nazarımda Dostoyevski  felsefedir,Tostoy ise  daha çok edebi.
-Devamı »