Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce
Düşünceler Düşünce » 2007 (Page 7)

Yazdım…
Ağzımı doldura doldura, konuşur gibi yazdım…
Öyle ki, kalemim doldu, ben taştım…
Aslında yazı yazmayacaktım. Yaz ve yazı yazmak aynı zamanda buluşunca, bu yazı kaçınılmaz oldu.
Peki ama nasıl yapmalı? Yazı mı yazıya çakmalı, yoksa yaz?ı yazıyla mı doldurmalı? Yoksa yaz?ı yazıyla mı doldurmalı? Yoksa en iyisi, birkaç düşünceyi derinden kazıyıp, gerçeğe mi dokundurmalı…
Haziranla yaz dönemi, tüm savrulukları ile birlikte başladı. Törenler, mezuniyetler, şenlikler, şölenler…
Sona eren ligler…
Biten ve yenilenmesi gereken sözleşmeler… -Devamı »

…dİYE düşünüyorum, …diye düşünüyorum.
Gün boyu TV ve radyolardaki konuşmalarda, gazetelerdeki demeçler ve röportajlarda sıklıkla rastladığımız, neredeyse dillere pelesenk olan bir laf bu ?…dİYE düşünüyorum.?
?Saçları çok kötü olmuş, dİYE düşünüyorum.? ?Bu şarkı patlar, dİYE düşünüyorum.? ?Sertap bir dünya starı oldu, dİYE düşünüyorum.? ?Ercan Arıklı böyle ucuz bir ölümü haketmedi, dİYE düşünüyorum.?
…dİYE düşünüyorum. Kişisel (subjektif) bir görüş, bir yargı belirtmek adına kullanılan bir cümle olmasına rağmen, o kadar gereksiz durumlarda kullanılıyor ki; gün boyunca bu sözle defalarca karşılaşmak mümkün.
Türkçe?nin sondan eklemeli bir dil olması sebebiyle, zaman zaman bir ek gibi kullanılıyor bu cümle, …dİYE düşünüyorum. -Devamı »

Sıradan, basit ve ortalama insanlara karşı hep sıradışılığıyla, farklılığıyla tarihte yer almış bir kişidir Marquies de Sade.
Son günlerde her ne kadar yasaklanan kitabı “Yatak Odasında Felsefe”  ile gündeme gelip tartışılsa da, O felsefede bir çok filozofa esin kaynağı ve bir çok kitaba da konu olmuştur.

Sade’ın “Yatak Odasında Felsefe”  adlı kitabı, mahkeme kararıyla toplatılmayla kalmamış, yakılmasına kara verilmiş. Bu da yetmezmiş gibi, kitabı yazılışından 207 yıl sonra Türkçe?ye çevirtip basan Ayrıntı Yayınları yöneticisi Ömer Faruk’un da para cezasına çarptırılması uygun görülmüş. Böyle durumlarla karşılaşmak Sade’ın kaderi olabilir. Fakat, bundan 200 yıl önce tabii. Şimdi ülkemizin özellikle düşünce olarak geri kalmışlığını matbaanın Osmanlı’ya geç gelişine bağlayanlar, bu işe ne diyorlar acaba? Ateşin daha önce bulunmasına mı bağlıyorlar yoksa?.. -Devamı »

Ülkemizde ?şair olunmaz, doğulur!? derler.
Doğuştan ideleri savunan Descartes?ci anlamda söylersek, ?hüzne hazırlıklı olan toplumumuzda şairliğe, yatkın bir şekilde dünyaya gelinir.? Herhalde eline kalemi almış herkes şairliğe bir kez soyunmuş, en az bir kez şiir yazmayı denemiştir. Gerçekten edebiyatın bu dalına gönül vermiş; bu işi hakkıyla yapanlar, ?duygularımıza tercüman olmakta? o kadar başarılıdırlar ki, bu şiirlerin sahibinin kendiniz olduğunu sanırsınız.
Zira; şiir, şairin değil, okurundur. Tabi şiir yazdığınız zannedenler veya sipariş uslubü duyguları deşmeye çalışan zorlama şairlerin yanı sıra, sesini duyuramayan, keşfedilememiş ya da deşifre olmaktan korkan nice şairlerle, şiir külliyatımız son derece zengindir. -Devamı »

Benim Athenalığım Aphoroditeliğimden önce gelir. Hayatın rutinliğine karşı vazgeçtim tanrılığımdan. Bir gece gizlice ay altı aleme inmek istedim. İzinsiz inemezsin dediler. Tanrı?ma insan olmak istediğimi dilekçemde belirttim.
Doğuverdim bir kemikten Havva dediler adıma yani ilk ana. İnsanlığa kabul edildim ?ve Tanrı beni yarattı.? Tanrının önce onları yaratmasına şaşmamalı her sanatkar sanat eserini yaratmadan kaba taslağını çizer çünkü. Asli günahı işletip kışkırtan, çıplaklıkla cezalandırılan Havvayım ben. Binlerce doğum arasında bir doğum yaptım da der oldu millete babası kimden? Öylesine kirlenmişti ki herkes ve güneş göstermişti bunu ilk kez. Söz olup sonra ete kemiğe bürünen oğlum konuşunca ancak alabildim rahatça nefes. Adımı sorarsanız Meryem?im ben. Oğlum gibi gittiğim yere göre değişir resmim. Bazen sarışın, bazen de zenciyim. Her ne kadar günahkar dense de bana benim için önemli olan insan. İsa?nın linç edilmekten kurtardığı ben Maria Magdelena. -Devamı »